
PARİS: EĞLENDİK, ÖĞRENDİK VE UMDUĞUMUZDAN DAHA ÇOK SEVDİK
İzlanda seyahatimizin planlama sürecinde aktarma noktamızı seçerken daha önce ziyaret etmediğimiz Avrupa şehirlerinden birini tercih edip, aradan çıkarmaya karar verdik. Bilet fiyatlarına da bakıp, en son Kopenhag ile Paris arasında kaldık ve repertuarımıza bir an önce eklenmeli diye düşünerek Paris’ de karar kıldık. Sonuçta dünyanın en çok ziyaret edilen şehrinden bahsediyoruz. Yoksa “aşk şehri” mi demeliydim ? Bir de “Ville Lumiere” ünvanı var tabi Paris’ in: Işığın şehri !
PARİS’ DE ULAŞIM MESELESİ
Öncelikle şunu söyleyelim: İlk işiniz telefonunuza Next Stop Paris adlı uygulamayı indirmek olsun. Uygulama çevrimdışı da çalışıyor ve gideceğiniz durağa optimum ulaşım yolları sunuyor. Metro haritasından bulunduğunuz durağı da anlık olarak takip edebiliyorsunuz.
1. Havalimanından Paris Şehir Merkezine Ulaşım
Öncelikle şehirde iki havalimanı olduğunu belirtelim: Charles De Gaulle ve bizim Pegasus ile gidiş ve dönüş uçuşlarımızı yaptığımız Orly. Her iki havalanının tüm toplu taşıma ulaşım alternatiflerini şu linke takılayıp, “access” sekmesinden havalanınızı seçerek inceleyebilirsiniz. Kısaca anlatacak olursam:
Charles De Gaulle’ dan Paris’ e:
· Roissy Bus shuttle otobüsleri ile 13.70€ karşılığında,
· Le – Bus Direct otobüsleri ile 18€ karşılığında,
· 350 ve 351 numaralı belediye otobüsleri ile 6€ karşılığında,
· RER B trenleri ile 11.40€ karşılığında Paris’ e ulaşabilirsiniz.

Orly’ den Paris’ e:
· Orly Bus shuttle otobüsleri ile 9,50€ karşılığında,
· Le – Bus Direct otobüsleri ile 10€ karşılığında Paris’ e ulaşabilirsiniz.
· T7 numaralı tramvay ile 1.90€ karşılığında da Paris’ e giden RER yada metro hatlarından birine aktarma yapıp, 1,90€ değerinde bir bilet daha harcayarak istediğiniz durağa ulaşabilirsiniz. (Toplam 3,80€)
Biz Orly havalimanını kullandığımız için, buraya özgü bazı detayları anlatmak istiyorum: Eskiden Orly iki terminalden oluşuyormuş: Güney (Sud) ve Batı (Quest) terminalleri. Bazı sitelerde bu isimlere göre tarifler görebilirsiniz. Şimdi ise Güney terminali, Terminal 4 olarak adlandırılırken; Batı terminali ise 1,2 ve 3 numaralı terminallerden oluşuyor. Pegasus Havayolları uçuşlarını genelde Terminal 3’ den gerçekleştiriyor. 3 numaralı terminalin hemen çıkışındaki park yerlerinde Orly Bus ve Le-Bus Direct otobüslerini görebilirsiniz. T7 tramvay durağı ise Terminal 4’ de. Diğer terminallerden 4’ e ücretsiz olarak OrlyVal ile geçebilirsiniz. OrlyVal gişesine geldiğinizde soldaki koridor RER B’ nin Anthony istasyonu yönündeki trenlerine giderken (biletsiz geçemezsiniz zaten), sağdaki koridor terminaller arası çalışan ücretsiz trene gidiyor. Tramvay için biletinizi duraktaki cihazlardan satın alabilirsiniz.

2. Paris Şehir İçi Ulaşım
Şehir içi ulaşım RER trenleri, metro ve otobüslerle sağlanıyor. RER, İzmir’ deki İZBAN’ ın çok daha geniş bir ağda çalışan versiyonu. “İle De France” içinde ulaşım sağlayan büyük ve çoğu eski trenler diyebiliriz kısaca. Peki İle De France neresi ? Paris, İle De France bölgesinin kentlerinden biri ve merkezi. Şehirde bulunduğunuz süre boyunca İle De France tabiri ile de bolca karşılaşacaksınız. Paris merkezindeki duraklar arasında “t+” adlı biletler geçerli ve fiyatları sabit ancak Paris’ den çıkıp İle De France kapsamında bir yere yolculuk yapacaksanız, fiyatlar mesafeye göre değişiyor. Konu ile ilgili tüm detaylar şu adreste mevcut.
Bilet alternatifleri şunlar:
Tek Binişlik “t+” Biletler (Paris merkezi): Fiyat 1,90€
Carnet (10’ lu) Tek Binişlik “t+” Bilet: Fiyat 16,90€ (2,10€ daha ucuz) Bir kart falan beklemeyin, bildiğiniz 10 adet bilet (: Biletlerinizi özenli saklayın, manyetik şeritleri hemen bozuluveriyor. Biletiniz okunmazsa istasyonlardaki gişelerden değiştirebilirsiniz.
Navigo Haftalık,Aylık yada Yıllık Seyahat Kartı: Şehirde bir hafta ve daha uzun kalacaklar için en hesaplı kart Navigo. Bilet gişesinde kartı bastırmak için pasaportunuza ve bir vesikalık fotoğrafa ihtiyacınız olacak. Tüm zone’ ları kapsayan (1-5) bilet fiyatları haftalık 22,80€, aylık 75,20€.
Mobilis: Günlük, aldığınız saatten bağımsız olarak 24:00’ a kadar geçerli olan bilet.
Zone 1-2, 2-3, 2-4, 4-5 için 7,5€
Zone 1-3, 2-4, 3-5 için 10€,
Zone 1-4, 2-5 için 12,40€
Zone 1-5 için 17,80€
Paris Visite Travel Pass:
(Paris merkezi) Zone 1-3 için günlük 12€, iki günlük 19,50€, üç günlük 26,65€, 5 günlük 38,35€
(Tüm İle De France bölgesi) Zone 1-5 için günlük 28,25€, iki günlük 38,35€, üç günlük 53,75€, 5 günlük 65,80€.

PARİS’ DE NEREDE KONAKLANIR ?
Paris konaklamanızı planlarken Zone 1 dışına çıkmamanız lazım. Zaten neredeyse tüm şehir merkezini kapsayan geniş bir alandan bahsediyoruz. Zone 1 içinde nerede kalacağınız ise bütçenize bağlı. En önemli kıstas metro durağına yakınlık. Bizim tavsiyemiz kullanacağınız havaalanına en az aktarma ile ve en kısa sürede ulaşabileceğiniz metro durakları civarındaki otelleri tercih etmeniz. Orly havalimanı için T7 tramvayının son durağı Villejuif – Louis Aragon’ dan kalkan 7 numaralı metro hattı üzerindeki oteller, bizce en doğru seçim olacaktır.
PARİS’ DE NEREDE, NE YENİR?

Eggs & Co
Paris’ de ilk kahvaltımızı burada yaptık ve şehre harika bir başlangıç oldu. Saint Germain bölgesinde,iki katlı ama küçücük bir mekan. Adından da anlaşılacağı üzere ana ürünü yumurta olan enfes yemekler hazırlıyorlar Eggs&Co’ da. İki bölmeli üst katta taş çatlasın 10 masa var, sıra bekleme ihtimaliniz çok yüksek. Omletler de, “benedict” denilen kızarmış ekmek üzerine soslu yumurta tabakları da leziz. Fiyatlar 10-15€ arası. (iyisi mi ₺ karşılığını düşünmemeye çalışalım) Kapuçinosu da tavsiye olunur.

Pierre Herme
Makaronun memleketine gelip de tatmamak olmaz değil mi ? Pierre Herme şehrin en ünlüsü. Biz Saint Germain bölgesindeki şubesinde yedik. Tanesi 2,5€ ama bu yediklerimiz makaronsa, daha öncekiler neydi dedirtecek kadar lezzetlilerdi. Infinite, ispahan, mogador, truffe, jasmin gibi klasik olmayan tatlar özellikle denenmeli. Bu arada söylemeden geçemeyeceğim: Pastalar da çok güzel görünüyordu !

L’eclair De Genie
Makaron gibi eklerin de doğduğu şehir Paris. Mekan, Le Marais bölgesinde. Eklerler lezzetli ama bir makaron değiller, hele hele tanesi 6€’ ya hiç değiller (: Fıstıklısı, çikolatalısı, karamellisi, frambuazlısı, çarkıfelek meyvelisi, turunçlusu, kahvelisi; çeşit bol…

La Cafeotheque
Herşey iyi güzel de tattığımızda bizi şöyle alıp, taa yetiştiği topraklara götürecek bir kahve içemedik hala Paris’ de. La Cafeotheque, Le Marais semtinde bir üçüncü nesil kahveci. Semtin girişinde, nehre yakın bir konumda bulunuyor. İçerisi çok şık ve buram buram kahve kokuyor ama güneşli günlerde sokaktaki minik masaları daha popüler. Kahveleri de fena değil ama Kadıköy Manifesto yada Balat Coffee Department’ da daha iyilerini içmişliğimiz var (:

PARİS’ DE GEZİLECEK YERLER
1. Eyfel Kulesi
Her halde Paris ve Eyfel kadar kadar birbiri ile özdeşleştirilmiş başka bir şehir – simge ikilisi yoktur. Hatta kule artık ülkenin bile sembolü halini almış durumda. Önce kule hakkındaki magazinel bilgileri verelim 🙂 Projelendirildiği ve inşa edildiği dönemde şehir halkı kuleyi hiç beğenmemiş, hatta yapılmaması için eylemler bile yapılmış. Eyfel için çirkin demir yığını tanımlamaları kullanılmış. Şu anda durum pek öyle değil, herkes halinden memnun görünüyor.

Kule adını inşşatı yapan firmanın kurucusu Gustave Eiffel’ den almış. 1887 – 1889 yılları arasında Fransız Devrimi’ nin 100. yıl kutlamaları için düzenlenen Expo Fuar’ ının giriş kapısı olarak inşa edilen Eyfel, 300 m yüksekliğinde. Yapımında 3000 işçinin, 18000’ den fazla demir parçayı bir araya getirdiği kule yılda ortalama 6 milyon kişi tarafından ziyaret ediliyormuş.
Kule üç bölümden oluşuyor, krokisi aşağıda. İlk iki katta restoran ve kafeler var. Son katta ise Gustave Eiffel’ in ofisi ve seyir terası mevcut. İkinci kata kadar merdivenle de çıkılabiliyor, sonrası sadece asansörle. Fiyatlar nasıl ve nereye çıkacağıza göre değişiyor. 2020 Ocak ayı için detaylar aşağıdaki fotoğrafta mevcut.


Eyfel’ in tepesine kadar çıkıp şehri görmek tamam da, peki Eyfel en güzel nereden görünür ? Cevap kesinlikle Trocadero Meydanı. Meydandan, meydanda bulunan Chaillot Sarayının merdivenleri ve bahçesinden, hatta önündeki atlı karıncanın bulunduğu alandan bile fotoğraflar alın mutlaka.

2. Seine Nehri
Yollarbenimumudum’ un çokça kullandığı bir gezgin atasözü der ki: İçinden nehir geçen şehir güzeldir. Paris’ in güzelliğinin bir sırrı da 776 km uzunluğu ile Fransa’ nın en büyük ikinci nehri olan Seine elbette. Paris sınırları içerisinde, üzerinde 37 köprü kurulu olan nehir, adını Romalı nehir tanrısı Sequana’ dan almış. Vikingler dizisinde önce Ragnar, sonra da Rollo Lothbrok’ un Paris’ i gemileri ile nehirden gelerek kuşattığını da hatırlatalım (: Eyfel Kulesi; Orengerie, Louvre ve Orsay Müzeleri, Sainte Şapeli ve Notre Dame Katedrali gibi şehrin en nadide eserleri de Seine Nehri kıyısında konuşlular. Nehri; Aşıklar Köprüsü “Pont Des Arts” gibi köprülerden seyredip, havasını soluyabileceğiniz gibi; Trocadero Meydanı’ nı Eyfel’ e bağlayan “Pont d’Lena” Köprüsü’ nün yanındaki merdivenlerden aşağı inip, hem köprü ile Eyfel’ i fotoğraflayabilir, hem de Seine kıyısında yürüyüş yapabilirsiniz.

3. Arc De Triomphe, Champs Elysees ve Concorde Meydanı
Zafer Takı (yada arkı) Charles De Gaulle Meydanı’ nın tam ortasında bulunan 50 m yüksekliğinde bir yapı. Napolyon, Austerlitz Savaşı’ nda galip gelen askerlere yaptığı konuşmada “Evinize zafer taklarının altından geçerek döneceksiniz” diye söz vermiş ve 1806 yılında yapının inşaatını başlatmış. Ancak eser 30 yıl sonra tamamlanabilmiş. Sözünde duramamış yani İmparator (: Şu anda takın altında I. Dünya Savaşı’ nda ölen askerlerin anısına bir meçhul asker mezarı yer almakta ve mezar başındaki alev 1923 yılından beri canlı tutulmakta. Tak, Champs – Elysees Caddesi’ nin de başlangıcı aynı zamanda.
Şanzelize, Paris’ in en güzel caddesi olarak kabul ediliyor. Adını Yunan mitolojisinde cennet olarak kabul edilen Elysion’ dan almış. Üzerinde ünlü butikler, mağazalar, restoran ve kafeler, gösteri salonları bulunan caddenin uzunluğu 2 km. Caddeye çıkan ara sokaklarda da butikler var ve fiyatlar da öyle uçuk değil (evet, hala pahalılar ama) Caddenin sonunda ise Concorde Meydanı var.

Concorde Meydanı aslında Franda’ da kötü bir şöhretle, ev sahipliği yaptığı idamlarla anılıyor. XV. Louis’ nin yakalandığı hastalıktan kurtulması şerefine 1748’ de buraya bir heykeli dikiliyor ve meydana da kralın ismi veriliyor. Ancak 1789 Fransa Devrimi sırasında heykel yıkılıyor ve meydanın adı Devrim Meydanı olarak değiştirilip, heykelin yerine de bir giyotin kuruluyor. Bir sonraki Kral XVI. Louis ve bir çok devlet adamı burada idam ediliyor. Şu anda meydanda 1836 yılında Mısır’ dan getirilen bir sütun ve İtalyan tarzı iki havuzlu çeşme mevcut.

4. Louvre Müzesi
Dünyanın en büyük sanat merkezi ve en çok ziyaret edilen sanat müzesi karşınızda. Sahip olduğu sanat eserlerinin yanında tarihi binası da Louvre’ ü eşsiz bir müze haline getiriyor. 12. yüzyılda kale olarak inşa edilen ancak şehrin büyümesiyle kraliyet sarayına dönüştürülen bina 1682 yılından itibaren krallığın Versay Sarayına taşınması ile müze olarak kullanılmaya başlanmış. Bugün 73bin metrekarelik bir alanda 35.000’ e yakın eser yılda 8 milyon kişi tarafından ziyaret edilmekte. Ayrıca müze arşivinde bunun 10 misli de sergilenmeyen yapıt olduğu biliniyor. Ayrıca müzenin içinde konuşlu olduğu Tuileries Bahçeleri ve müze girişinin çatısını oluşturan piramit şeklindeki camlara vakit ayırmayı da unutmayın.
Hal böyle olunca, Louvre öyle elini kolunu sallayarak turlayıp; bir, bilemedin iki saatte çıkacağın bir müze olmaktan çok öteye geçiyor. İlk kural biletini önceden almak, yoksa uzun kuyruklar malum. Resmi sitenin linki için tıklayabilirsiniz. İkinci kural en az yarım gününüzü buraya ayırmak (o da önemli eserlerin sadece bir kısmını görmeye yeter!). Üçüncü ve son kural ise önceden çalışmak ve rota oluşturmak. Sizin için “Louvre Nasıl Gezilir?” başlıklı bir yazı hazırladım, gitmek için maviye tık tık! Gidenler nasıl büyük bir hizmetten bahsettiğimi anlamışlardır bile 🙂

5. Saint Germain Bölgesi
Louvre Müzesine Aşıklar Köprüsü ile bağlanan Saint Germain; Seine nehri kıyısında, daha çok yerli halkın takıldığı, restoran ve kafeleri ile ünlü bir semt. Şehrin en köklü yerleşim yerlerinden biri burası. Tarihi, yüksek binaların altında Paris’ in sembol olmuş şık kafeleri karşınıza çıkıveriyor bir anda. Cafe De Flore, Les Deux Magots, Le Relais De L’Enrecote bunlardan bazıları. Yukarıda anlattığım Eggs & Co ve Pierre Herme gibi mekanlar da burada.

6. Luxembourg Bahçesi
17. yüzyılda Medici ailesi Paris’ e, memleketleri Floransa’ daki Pitti Sarayı’ nın bir benzerini inşa ettirmeye karar verirler ve bugünkü sarayın ve bahçelerin bulunduğu alandaki Luxemburg Oteli’ ni ve çevresindeki arsayı satın alırlar. İyi ki de öyle yaparlar, böylece bizce şehrin en güzel parkı ortaya çıkmış olur (: Saray bugün çeşitli sergi ve etkinliklere ev sahipliği yapıyor. Hemen önündeki havuzun etrafı ve parkın her köşesi hem Parizyenler hem de gezginler arasında çok popüler. Nasıl popüler olmasın ? Ferforje şezlongları, sandalye ve bankları görünce bizim de ayrılasımız gelmedi parktan. Sarayın yanı başındaki Medici Çeşmesi’ ni atlayabilirsiniz, görmeden geçmeyin.

7. Montmartre Bölgesi
Montmartre, yada popüler adı ile Ressamlar Tepesi, Paris’ in en yüksek yerleşim yeri. Arnavut kaldırımlı, dar, taş sokakları; çiçeklerle kaplı eski konakları ve her türlü sanata ve sanatçıya atölye olan meydanları bu tepeyi aynı zamanda şehrin en eğlenceli semtlerinden biri yapmış. Hele bir de bizim gibi Ekim ayında gidip Montmartre Şarap Festivaline denk gelirseniz, eğlencenin sınırsız olanı garanti (:

1800’ lü yılların sonlarından itibaren tepe; hem kiraların nispeten düşük olması, hem şehre hakim eşsiz konumu ve manzarası, hem de pastoral atmosferi ile her türden sanatçının, özellikle de ressamların yaşamak için tercih ettiği bir semt haline gelmiş. Bu ressamlar arasında Monet, Van Gogh, Renoir, Picasso ve Dali en ünlüleri.

Gelelim festivale… Paris’ in göbeğinde, Montmartre’ de bir üzüm bağı var dostlar. Montmartre Müzesi’ nin hemen arkasında, tepenin kuzey yamaçlarında; Sacre Coeur’ a sadece 5 dk yürüme mesafesinde hem de. Şehrin bu bohem semti, bağcılık ve şaraçılıkla içli dışlı olmuş her daim. Şarap Festivali, her yıl Ekim ayında 5 gün süreyle kutlanıyor. Ülkenin her yöresinden şarap üreticilerinin ürünleri, yöresel yemekler ve peynirlerin satıldığı standlar kaplıyor semtin sokaklarını. Özellikle Sacre Coeur’ un Paris manzaralı merdivenleri de eğlenen, tadım yapan insanlarla dolup taşıyor.
Montmartre’ de Gezilecek Yerler:

Sacre Coeur Bazilikası
Fransa – Prusya Savaşında hayatını kaybeden Fransızlar adına 1875 yılında yapımına başlanan bazilika 40 yılda tamamlanabilmiş ve 1914 yılında açılmış. Bazilikanın adı “Kutsal Kalp” anlamına geliyor. İçerideki muhteşem Hz. İsa mozaiğini görünce bu ismin nereden geldiğini anlayacaksınız, fotoğraf aşağıda. 300 basamakla ulaşılabilen bir kubbesi var, Paris’ e bir de buradan bakmak isterseniz giriş 8€.

Dali Müzesi
Ünlü Sürrealist Ressam Salvador Dali’ nin stüdyosu müzeye çevrilmiş. 300’ den fazla resim, heykel ve eskizlerden oluşan müzenin giriş ücreti 12€.

Place Du Tertre Meydanı
Tertre Meydanı, Montmartre’ nin kalbi aslında. Ressamlar ve karikatüristlerle dolu meydanı çevreleyen tarihi yapılar ile altlarındaki kafe ve restoranlar Tertre’ nin güzelliğine güzellik katıyor. Meydanı solunuza, Sacre Coeur’ u arkanıza alıp yürürseniz Le Consulat; oradan sağa dönüp aşağı inerseniz de La Maison Rose adlı şirin mi şirin restoranları fotoğraflayabilirsiniz.

Montmartre Müzesi
Renoir’ e adanmış müze üç bölümden oluşuyor. Bunlardan ilki, 1912 yılında ünlü ressamlar Suzanne Valadon, Maurice Utrillo ve André Utter taşındığı ve eserlerini yarattıkları ev. Diğer bir bölüm, “Le Bateau-Lavoir” adlı tarihi resim atölyesi. Son bölüm ise müzeyi saran ve Montmartre üzüm bağlarına bakan bahçeler. Giriş 12€.
Nasıl, beğendiniz mi Paris yazımızı ?
Diğer yurt dışı seyahat noktalarına dair yazılarımıza göz atmak isterseniz şurada !
Yurt içi seyahat noktalarına dair yazılarımız ise burada !

