
UTANGAÇ ÇİNGENE KIZI: GRANADA
Hani seyahatlerimde favorilerim hep yan rollerdeki kentler oluyor demiştim ya, bu gelenek İspanya’ da da değişmedi ve bu maceranın akılda kalanı da Granada oldu. Bence Granada, bölgeyi 800 yıl sonra geri alan İspanyolların Emeviler ile girdiği, daha görkemli yapılar yapma rekabetinin muhteşem meyvesi olmuş. Bize düşen de bu muhteşemliği keşfetmeye başlamak oldu (:
GRANADA’ YA NASIL GİDİLİR ? & ULAŞIM MEVZUSU
Barselona – Sevilya yolculuğu için ilk aklımıza gelen hızlı tren kullanmaktı ancak incelediğimizde uçak fiyatlarının daha hesaplı olduğunu gördük ve biletlerimizi gitmeden önce en uygun fiyatları sunan İrlandalı low – cost firma Ryanair‘ den satın aldık. Low – cost havayolu firmaları hakkındaki detaylı yazımız için şuraya tıklayabilirsiniz.
İki saatten kısa süren bir uçuşun ardından Sevilya’ ya vardık ve önceden Rentalcars‘ ın internet sitesinden kiraladığımız aracı teslim almak üzere Dollar ofisine geçtik. İspanya’da günlük araba kiralama ücretleri Dollar, Firefly, Goldcar gibi firmalarda 15 Euro civarı iken Sixt, Hertz yada Budget’ da bunun 3 katından başlıyor. Ancak ekonomik firmaların uyguladığı ve dikkat etmeniz gereken iki husus var: İlk olarak kilometre kısıtlaması olmadığından emin olun, ikincisi ise yakıt prosedürü olarak “önceden satın alma” adı altında benzinin litresini fahiş fiyattan saydıkları ve üzerine bir de bunun için hizmet bedeli kestikleri tuzak yerine “dolu teslim al – dolu teslim et” seçeneği olan bir teklifi tercih edin. Biz bu şartlarda günlük 15 Euro vererek Audi A1 model aracımızı kiraladık ve hiç bir sorun yaşamadık.
Küçük ama sevimli düldülümüze atladığımız gibi düştük yollara. Zeytin bahçelerinin arasından süzüle süzüle Endülüs tarihinden izlerle dolu farklı büyüklüklerdeki yerleşim yerlerini ve Sierra Nevada Dağlarını izleyerek yaklaşık 3 saatlik keyifli bir yolculuk sonunda ulaştık adı İspanyolca “nar” anlamına gelen güzel Granada’ ya.
Granada küçük bir şehir olduğu ve otelimizi merkezi bir konumda tercih ettiğimiz için hiç araç yada toplu taşıma kullanmayıp Darro Nehri’ nin can verdiği bu kadim kentin her bir köşesini yaya olarak keşfettik. Kullanmak isteyenler için belediye otobüsleri (aslında minibüs) mevcut. Tek bilet 1.20, 7 kullanımlık kart ise 5 Euro. Araç kiralayanlar için günlük otopark ücretleri 15 – 20 Euro.
GRANADA’ DA NEREDE KONAKLANIR ?
Konaklama için en doğru tercih kesinlikle şehrin merkezi olan Centro bölgesi. Daha önce de söylediğim gibi buradan her yere yürüyerek ulaşabilirsiniz. Biz booking.com uygulamasından ayarladığımız Nest Style Granada adlı otelde kaldık ve gayet memnun ayrıldık. Fiyat günlük 35 Euro.
GRANADA’ DA NEREDE, NE YENİR ?
Granada’ da bir akşam yemeği yedik ve bir kahvaltı yaptık:
Bar Avila: Harika bir tapas bar. Tabi lokal ve salaş mekanlar seviyorsanız. Her içecek yanında bir tapas ikram. Envai çeşit tapas yedik, özellikle deniz ürünü olanlar enfes.
Siloe Coffee & Grill: Katedral manzaralı, güzel bir kapuçino ile kruvasan yanında küçük kahvaltılıklar yada sandviçler deneyebilirsiniz.

GRANADA’ DA GEZİLECEK YERLER
Granada bizi yağmurla karşıladı. Ama ne yağmak, bardaktan boşalırcasına. Fena ıslandık ama zamanımız kısıtlı, keşfe devam (:
BİRİNCİ GÜN:
Geçmişi MÖ 5500 yılına dayanan bu kadim şehri 2 güne sığdırmak zor ama yapacak bir şey yok, haydi başlayalım.
1. CORRA DEL CARBON
Granada gezimize otelimize çok yakın bu 14. yüzyılda inşa edilmiş, şehirde Arap hükümranlığından kalma en eski eser olan bu yapıdan başladık. Yolcuların konakladığı bir han ve pazar olarak inşa edilen daha sonra kömür deposu ve gösteri sahnesi olarak da kullanılan yapı girişte bir kemer ile galeriler tarafından çevrili bir iç bahçeden oluşuyor. Giriş ücretsiz.

2. LA ALCAICERIA (ARAP PAZARI)
Del Carbon’ dan Calle Reyes Catolicos caddesinin karşısına geçip şehrin Old Town bölgesine hızlı bir dalış yaptık. İlk durağımız geçmişi 15. yüzyıla dayanan ancak 19. yüzyılda çıkan yangının ardından baştan inşa edilen Arap Pazarı. Üzeri açık dar sokaklardan oluşan pazar yerinde şark kültürüne özgü kumaşlar, takılar, biblolar, seramik ve gümüş ürünler, tablolar, renkli lambalar ve ağaç ürünleri bulabilirsiniz.

3. GRANADA KATEDRALİ
Yapımı 180 yıldan fazla süren İspanyanın bu Rönesans mimari stiline sahip ilk kilisesi şehrin tam göbeğinde. 1492 yılında şehir Araplardan geri alınınca krallık kozmopolit Granada’ yı hristiyanlaştırmak için kiliseler, manastırlar ve halk evleri inşa etmeye başlamış ve katedral bu sürecin en önemli eseri olmuş. İnşasına 1518 yılında başlanmış ve 1704 ‘ e kadar devam edilmiş. Başta Rönesans stili dedik ama aslında kilisesinin yapımına gotik tarzda başlanmış ancak sonradan göreve getirilen Mimar Slioam Rönesans sanatına hayranlığı nedeniyle yapının yeni tarzına evrilmesini sağlamış. Katedral ana şapel, müze ve kraliyet ailelerinin tablo ve kitaplarının sergilendiği Sacristy bölümlerinden oluşuyor. Giriş 5 Euro.

4. KRALİYET ŞAPELİ (ROYAL CHAPEL)
Katedralin bir parçasıymış gibi görünen şapel aslında daha eski bir yapı. Dönemine uygun olarak Rönesans değil de Gotik tarzda olmasının nedeni de bu. Kral Ferdinand’ ın talimatıyla, eşi Kraliçe Isabelle ile birlikte gömülmesi için ülkenin bu en büyük mezar şapeli inşa edilmiş. İçinde kraliyet ailesine ait çeşitli eşyalar da sergileniyor. Giriş 5 Euro.

Sırada Darro Nehri kıyısında yürüyüş yapmak var ama bizi önce Plaza Nueva ve Santa Ana Kilisesi karşıladı. Meydan – kilise – nehir görüntüsü hoş. Kilisenin sol tarafından bir tarafı nehir bir tarafı eski yapılar Carrera Del Darro uzanıyor, hemen daldık.

5. CARRERA DEL DARRO
Carrera Del Darro Granada’ nın her zaman en hareketli caddesi. Turistik dükkanlar, tarihi yapılar, işportacılar ve gezginler Albaicin ile El – Hamra’ yı birbirinden ayıran Darro Nehri kıyısında buluşmuşlar. Biraz ilerleyince solda El Banuelo hamamını göreceksiniz, güzel bir yapı ve ücretsiz gezilebilir. Yolun diğer tarafında ise nehir üzerinde Puente Del Cadi yani Kadı Köprüsü var, malum Plaza Nuevadan itibaren nehrin üzeri kapatılmış ve çoğu köprü de yıkılmış olduğundan Puente Del Cadi hemen göze çarpıyor.
Caddede yürürken solumuzda Paseo De Los Tristes meydanını gördük. Kafelerden birinde kahve molası verilebilir ama vaktimiz kısıtlı, doğru Albaicin’ e. Yol üzerinde sağımızda kuş ve su seslerini duyunca taş kapıdan içeri girdik ve aman allahım, cennet. Palacio de Los Cordova muhteşem bahçesi olan bir saray, yağmur altında su sesi, kuş cıvıltıları, toprak ve çiçek kokusu; bir süre ayrılamadık.

6. ALBAICIN
Müslümanların yaşadığı bu mahalleyi bulmak çok kolay. El – Hamra’ nın tam karşısında, Darro’ nun diğer yakasında beyaz evlerle kaplı bir tepe göreceksiniz; alın size Albaicin. Tepe gözünüzü korkutmasın mutlaka yürümeyi tercih edin. Dar sokakların içinden; “carmen” denilen yüksek beyaz duvarları rengarenk süslerle donatılmış, geniş bahçesinin ortasında bir avlu bulunan Albaicin evlerinin arasından ilerlerken vaktin nasıl geçtiğini anlamadık bile. Yolun sonu San Nicholas Kilisesi ve önündeki El – Hamra manzaralı meydan. Görüntü şahane, hele bir de gün batımında gelmişseniz yeme de yanında yat : ) Meydanın hemen yanındayeni inşa edilmiş bir cami mevcut.
Burdan Plaza Larga yada yanındaki Plaza Aliatar’ a geçip mola verilebilir. Biz yine devam ediyoruz, sırada Sacromonte var. Yol üzerinde Eski Albaicin Büyük Camisi’ nin üzerine inşa edilmiş San Salvador Kilisesi çıktı karşımıza. Camiden geriye sadece avludaki limon ağaçları ve ortadaki kuyu kalsa da etkileyici bir yapı.

7. SACROMONTE
Sacromonte’ nin girişinde bizi çingene çeribaşı Chorrojumo’ nun heykekli karşıladı : ) Flamenko dansının doğduğu yerlerden biri olarak kabul edilen Sacromonte’ ye gelince carmenleri yerini çingene tarzı, duvarları bakır kaplarla dolu mağara evler aldı. Buranın olayı da Camino De Sacromonte caddesi boyunca uzanan mağaralardaki flamenko barları. İlginizi çekiyorsa biletlerinizi şehrin farklı noktalarındaki ofislerden temin edebilirsiniz.
Acıktık değil mi, rotamız yukarda yeme içme bölümünde anlattığım Tapas mekanı Avila.

İKİNCİ GÜN:
Büyük gün geldi. Bugün bütün Endülüs’ ün göz bebeği bizim de Granada’ ya gelmemizin en büyük nedeni olan El – Hamra günü. Biletlerimizi gelmeden https://tickets.alhambra-patronato.es/en/ sitesinden satın almıştık, bu esnada Nasrid sarayları için spesifik bir randevu saati de seçmek gerekiyor; dikkatinize. Nasrid Saraylarını da içeren temel paket kişi başı 15 Euro. Otel çalışanlarımızın tavsiyesi ile El – Hamra’ ya da yürüyerek gitmeye karar verdik. Yürümek istemezseniz bineceğiniz minibüs C3. Plaza Nueva’dan sağa dönüp Puerta De Los Granadas kapısından içeri girdik ve orman, çeşmeler, heykeller arasından keyifli bir yürüyüş ile sarayın giriş kapısına ulaştık. Biletimizi ve çıktılarını önceden aldığımızdan kalabalığın yanından sıyrılıp direk içeri girdik.
EL – HAMRA SARAYI
Daha sarayı ziyaret etmeden, Granada sokaklarında dolaşırken adı gibi kırmızı bu sarayın hala bütün şehre hükmettiğini hissine kapılmamak imkansızdı. Arap hükümdarların şehri yönettiği bu yer; kaleler, saraylar, bahçeler, havuzlar ve yaşam alanlarından oluşan küçük bir şehir adeta.
Sarayın geçmişi 899 yılına, Romalılar döneminden kalma surların üzerine Alcazaba’ nın inşasına dayanıyor. Bugünkü halini ise yönetim merkezinin 13. yüzyılda, şehrin o zamanki emiri Muhammed Nasır tarafından, Albaicin ‘den buraya taşınmasından sonra almış. Saray kompleksi Generalife, Nasrid Sarayları, Carlos V Sarayı, Portiko Sarayı ve Alcazaba bölümlerinden oluşuyor. Detaylı El Hamra yazım için tıklayabilirsiniz.
Granada’ dan bu kadar. Kısa ama dolu dolu bir seyahat oldu. Sırada Sevilla‘ ya doğru kısa bir road trip var. Kahve termosumuz, brownie tatlılarımız ve Spotify yol albümlerimiz hazır. Haydi yeni keşiflere…

