
BRUGGE: SAATLER ORTA ÇAĞDA DURMUŞ, ZAMAN İLERLEMİYOR GİBİ
Her ne kadar popüler bir destinasyon olduğunu bilsem de ilk defa Şehirler&Filmler&Kitaplar sayfasında da bahsettiğim “In Bruges” filmiyle güzelliğine aşık olduğum Brugge görülecek yerler listemde çoktan ilk sıralarda yerini almıştı. İyi ki de öyle olmuş, bu muhteşem kentte zamanın nasıl geçtiğini anlamadığımız harika 3 gün geçirdik.
Malum Belçika’ nın 3 resmi dili var, bu yüzden şehrin adı farklı yerlerde Bruges yada bu bölgede kullanılan dil olan Flemenkçedeki haliyle Brugge olarak karşınıza çıkacak.
BRUGGE NEREDE, NASIL GİDİLİR ?
Brugge Belçika’ nın kuzeybatısında, Flemenk Bölgesinde ve bölgenin resmi dili Flemenkçe. Brüksel’ e karadan mesafesi yaklaşık 100 km.
Ülkemizde Avrupa’ ya ucuza uçmanın yolu Pegasus Havayollarından geçiyor. Özellikle iş durumunuz uzun vadeli planlar yapmanıza müsaade ediyor ise erken dönem kampanyalarını takip ederek biletlerinizi oldukça düşük fiyatlara getirebilirsiniz. Pegasus, uçuşlarını Brüksel’ in 60 km güneyindeki Charleroi’ e yapıyor. İşin güzel tarafı Buradan Brugge’ e Flibco otobüsleri ile bizim de kullandığımız direk shuttle hizmeti bulunması. Biletler nette 17, havaalanında 21 Euro. Havaalanından T2 kapısından çıkıp 3 numaralı otobüs durağına geçmeniz gerekiyor. Yolculuk süresi yaklaşık 2 saat. Tren istasyonun yanındaki son durakta otobüsten indik ve taksi ile otelimize geçtik.
BRUGGE’ DE NEREDE KONAKLANIR ?
Brugge küçük bir şehir ve tüm gezilecek yerlere yürüyerek ulaşacaksınız bu yüzden kent meydanı Brugge Markt’ a mümkün olduğunca yakın konaklamak harika olur. Biz iki gece meydana 300 m mesafede, Booking’ den ayarladığımız Botaniek adlı otelde kaldık. Konumu, şehrin havasını ile son derece uyumlu tarihi binası, klasik tarzda mobilyaları ve kahvaltısı ile otel bizden tam not aldı.

BRUGGE’ DE NEREDE, NE YENİR ?
Hollanda ve Belçika’ ya bir gastro tatil beklentisi ile gelmek büyük hayal kırıklığı olurdu sanırım : ) Brugge mutfağının en ünlü ürününün patates kızartması olduğunu söylersem ne demek istediğimi daha iyi anlarsınız sanırım : ) Denediğimiz mekanlar şunlar:
Bocca: Burası St. Salvator Katedraline yakın, leziz bir makarnacı. Self-servis; ortada kocaman bir masanın etrafındaki bar taburelerinde yiyorsunuz, dışarda da masalar var. Makarna ve sos çeşitlerine kasada bakabilirsiniz. Karton tabaklarda servis edilen makarnalar boyutlarına göre 4-5-6 Euro.
Sanseveria: Simit ekmeklerle yapılan peynirli, yumurtalı, etli, tavuklu yada deniz ürünleri içerikli tostlar, onların deyimiyle “bagel”. Özellikle kahvaltı için tavsiye ederim. Bagel, içecek ve tatlı mönüsü 12,5 Euro. Restoran Balık Pazarına oldukça yakın.
The Guliver Tree: Kahve ve kekler harika. Bir öğlen de meyve ve yulaf ağırlıklı kahvaltı tabağını denedim, güzel ama 9.5 Euro. Mekan Büyük Meydana çok yakın.
The Old Chocolate House: Gidiniz ve gözünüze kestirdiğiniz tüm çikolatalardan yiyiniz, anlatılmaz yaşanır : ) Katedral mevkiinde.
BRUGGE’ DE GEZİLECEK YERLER
Brugge kanallarla çevrili olması nedeniyle Kuzey Avrupa’ nın Venedik’ i olarak tanımlanıyor. Otelimizden ilk durağımız Vismarkt’a gitmek üzere çıktığımız gibi şehre çok yakışan kanallar ve şehrin üzerinden hiç gitmeyen çikolata kokusu karşıladı bizi : )
1. BURG MEYDANI
Otelin bir üst sokağında sabahları balık mezatı yapılan ardından da tezgahları hediyelik eşyacıların doldurduğu Vismarkt’ ı şöyle bir gördükten sonra şehrin ikinci büyük meydanı Burg’ e ulaştık. Meydanın bu adla anılmasının nedeni “burg” kelimesinin Almanca kale anlamına gelmesi ve meydanın zamanında şehri Vikinglerden koruyan kalenin yerinde bulunmasıymış. Meydan farklı mimari akımların etkileri ile yapılmış tarihi binaların oluşturduğu etkileyici bir ambiansa sahip. Neredeyse 7 asırlık Belediye Binası hemen dikkatimizi çekti ama Burg’ ün göz bebeği Kutsal Kan Bazilikası.

2. KUTSAL KAN BAZİLİKASI
Belediye binasını karşınıza aldığınızda, sağ köşedek 12. yüzyıldan kalma iki katlı bir kilise göreceksiniz. Kilisenin alt katı bir zamanlar Kapadokya’ da yaşamış, Göreme Açık Hava Müzesinde (Kapadokya yazımızda bahsetmiştik) yine kendi adının verildiği şapelde cemaatine vaazlar vermiş bir Aziz olan Basil’ in adına inşa edilmiş St. Basil Şapeli. Üst kat ise Hz. İsa’ nın kanının saklandığı Kutsal Kan Bazilikası. Gri renkteki dış cephesini süsleyen altın rengi işlemeler ile yapı meydana enteresan bir hava katıyor. Kutsal Kan Bazilikasının iç dizaynı ise bugüne kadar gördüklerim arasında en gösterişlilerdendi.

3. BÜYÜK MEYDAN (GROTE MARKT)
Adı üzerinde şehrin en büyük meydanı. 9. yüzyılda ilk olarak pazar yeri (markt) olarak kullanılmaya başlandığından bu adı almış. Historium tarih müzesi burada, giriş 14 Euro. Biermuseum, yani bira müzesi de burada; giriş 15 Euro. Meydandaki en önemli yapı ise tabi ki Befry Kulesi.

4. BELFRY KULESİ
13. yüzyıldan kalma 83 metre yüksekliğindeki kuleden şehri izlemenin bedeli 366 merdiven + 12 Euro (: Belfry tırmanışınızda önce Orta Çağda şehrin arşivlerinin tutulduğu eski hazine odasını, sonra 47 çandan oluşan düzeneği, en yukarıda da kule saatinin mekanizmasını görebilirsiniz.

5. ROZENHOEDKAAI ( ROSARY RIHTIMI)
Dijver ve Groenerei kanallarının birleştiği bu rıhtım, bugün kanal turları yapan teknelerin kalkış noktası olsa da bir zamanlar şehre erzak getiren gemilerin yanaştığı küçük bir liman imiş. Liman şimdilerde “t Klein Venetie” adlı bar ve önündeki tahta iskeleden oluşsa da etrafındaki tuğla rengi klasik binalar, kanallar, köprüler, Arnavut kaldırımlı yollar ve karşısındaki salkım söğütün altında poz veren ünlü “2be Bar” ile Brugge’ ün en çok fotoğraflanan yeri ve bunu şüphesiz hakediyor.

6. ST. SALVATOR KATEDRALİ
Aslında 10. yüzyıldan kalma, bölge sakinlerinin ibadet için kullandığı normal bir kilise iken; 1830 yılında, Brugge artık Belçika’ nın önemli kültürel merkezlerinden biri halini alınca, St. Salvator şehrin katedrali olarak belirlenmiş. Ancak bunun için mütevazı bir yapı olduğundan bazı eklentiler yapılmaya başlanmış, yapının kulesi bunlardan en önemlisi. Hazinesinde kayıtlı resimleri, koro sahnesi, balkonu, vaftizhanesi ve duvar işlemeleri görülesi bu mabedi ücretsiz gezebilirsiniz.

7. CHURCH OF OUR LADY (BİZİM LADY KİLİSESİ)
Brugge gezinizde burayı gözden kaçırmanız imkansız çünkü 115 metreden biraz fazla yüksekliğiyle kilisenin kulesi dünyanın en uzun ikinci tuğla yapısı : ) 1225 yılında yapımına başlanan eser şimdilerde dünyanın çok önemli sanat eserlerine ev sahipliği yapıyor. Yağlı boya resimler, heykeller ve ahşap oyması eserler göz alıcı ama müzedeki baş yapıt kesinlikle Michelangelo’ nun “Madonna ve Çocuk” adlı eseri. Müzeye giriş ücretsiz, müze 6 Euro. Ancak müzede uzun süredir devam eden ve 2019 yılında tamamlanması planlanan bir tadilat var. ” https://www.visitbruges.be/en/onze-lieve-vrouwekerk-church-of-our-lady ” sitesinden hangi kısımları gezebileceğiniz ile ilgili en güncel bilgileri alabilirsiniz.
8. BONİFACİUS KÖPRÜSÜ ve ARENTS BAHÇELERİ
Arents Bahçeleri şehrin merkezinde ve kanalları besleyen Dijver nehrinin kıyısındaki konumu ile harika bir soluklanma noktası. Nehrin karşısından bahçeye girdiğinizde sağınızdaki bina bahçelere adını veren Arents Ailesinin evi. Bahçede göreceğiniz 4 heykel Vahiy Şovalyelerini temsil ediyormuş. Köprünün diğer tarafındaki bina ise Gruuthuse Saray Müzesi. Bahçenin bu yakasındaki heykel Gruuthuse ailesinin en ünlüsü Lodewijk Van Gruuthuuse’ a ait. Bizim Leydi Kilisesinin gölgesindeki bu bahçeler, tuğla binaları ve kanal üzerindeki taş köprü ile tek kelime ile kartpostallık bir bölge ve uğramazsınız üzülürsünüz, benden söylemesi : )

9. BEGIJNHUISJE (RAHİBE MANASTIRI)
13. yüzyıldan kalma komplekse taş bir köprü ve yine taş döşeme bir nizamiyeden giriliyor. Kale kapısına benzer girişin üzerinde bu nizamiyenin inşa edildiği yıl olan 1776 yazıyor. Bir Brugge klasiği üçgen çatılı, tuğladan müstakil binalar; yemyeşil bahçelerde yüksek ağaçlar ve ilk baharda tüm tesisi kaplayan fulya çiçekleri arasında keyifli bir gezi sizi bekliyor.
10. MINNEWATER PARKI
Bir varmış, bir yokmuş. Bir güzel Minna, bir de yakışıklı Stromberg varmış. Bu masalda da zalim baba vermemiş kızını yavuklusuna. Minna da almış bohçasını kaçmış Stromberge ama kaçarken o kadar yorgun düşmüş ki tam parktaki köprüde kavuşup sarıldıklarında oğlanın kucağında ölüvermiş. O gün bugündür parka kızcağızın adına Minnewater, göle Aşk Gölü, köprüye de Aşıklar Köprüsü demişler. Hikaye mutlu sonla bitmiyor ama biz çok mutluyuz çünkü burası bir cennet. Bizim şehir parklarına olan ilgimiz malum, üzerine bir de göl ve kuğular, orman, tarihi bina ve heykeller ile Rapunzelin saçlarını sarkıttığı kulenin aynısı eklenince değmeyin keyfimize : )

Brugge’ den bu kadar ama bu masal burada bitmedi. Buraya yazıyorum: Yakında tekrar görüşeceğiz bu şehir ile (: Haydi, şimdi doğru Amsterdam‘ a !

