
AMSTERDAM: BİR GÜNDE 3 ÇAĞ & 4 MEVSİM YAŞATAN ŞEHİR

3 ÇAĞ VE 4 MEVSİMİ AYNI ANDA YAŞAYACAĞINIZ ŞEHİR AMSTERDAM : )
İstanbul’ u, Roma’ yı, Barselona’ yı bu kadar özel yapan şey; gündüzleri bu kentlerin tanıklık ettikleri kadim devirleri iliklerinize kadar hissetmeniz mümkün iken; akşamları da birbirinden eğlenceli ve modern mekanlarında vakit geçirebilmenizdir bence. Amsterdam’ ı da hiç tereddüt etmeden bu listeye ekleyebilirsiniz.
Yazının başlığında belirttiğim gibi meteorolojisi genelde sinirleri bozacak deredece değişken olsa da şehir Centraal tren istasyonundan başlayıp, hilal şeklinde, sanki bir akordiyon gibi açılıp genişleyen kanalları, ince, uzun ve yamuk evleri, müzeleri, çok kültürlü yapısı ve dillere destan eğlence hayatı ile kesinlikle görülmeye değer.
AMSTERDAM’ A NE ZAMAN GİDİLİR ?
İlk olarak şunu belirtmeliyim ki Hollanda genel olarak Türkiye’den çok daha soğuk bir ülke. Buna bir de kuvvetli rüzgarlar eklenince kuzeyde olduğunuzu iliklerinize kadar hissediyorsunuz. Kasım ayı ile birlikte soğuk dönem başlıyor ve havaların tekrar ısınması Mart ayının sonunu buluyor. Seyahatinizi bu dönemin dışında planlamanızı tavsiye ederim ancak bu dönemde hem uçak bileti hem de otel fiyatlarının çok daha ekonomik olduğu da bir gerçek. Haziran – Temmuz – Ağustos ayları ise en sıcak dolayısı ile de en kalabalık ve en pahalı dönem. Vondelpark’ da açık hava konseri varsa listede yapacak bir şey yok, pamuk eller cebe : )
AMSTERDAM’ DA NEREDE KALINIR ?
Amsterdam ‘ da konaklama oldukça pahalı. Dam Meydanı yada Red Light District’ in bulunduğu şehir merkezine ne kadar yakın konaklanırsa turistik noktalara ulaşmak o kadar kolay olur ve zamanınız size kalır. Ancak şehirde toplu taşıma ağı oldukça geniş ve kullanışlı olduğundan Centraal İstasyonu merkezli hilal şeklindeki 5 kanalın hemen dışındaki bölgelerde konaklamak da fiyat fayda dengesi düşünüldüğünde mantıklı olabilir. Biz öyle yaptık ve Bos En Lommer bölgesinde konaklamayı tercih ettik ve buna rağmen Booking‘ den ayarladığımız konaklamamızın geceliğine 100 Euro ödedik.

AMSTERDAM VE ULAŞIM MEVZUSU
1. AMSTERDAM’ A NASIL GİDİLİR ?
Pegasus biletlerimizi Brugge gidiş, Amsterdam dönüş alıp seyahatimizi ona göre planlamıştık.
Brugge’ den Amsterdam’ a ise hızlı tren ile geçtik. Biletlerimizi NS International‘ ın sitesinden aldık. İlk baktığımda kişi başı 40 Euro civarında olan biletleri, haftaiçi biletleri için düzenlenen bir kampanya ile 20 Euro’ ya satın aldık. Amsterdam Centraal tren istasyonu şehrin kalbi Dam Meydanına 10 dakikalık yürüyüş mesafesinde.
2. SCHIPHOL HAVAALANI – ŞEHİR MERKEZİ ARASI ULAŞIM
Tatilimizin sonunda şehir merkezinden Schipol Havalimanına geçmek için en hızlı alternatif olduğundan NS International’ ın trenlerini kullandık, biletimizi ise yine Centraal tren istasyonundaki satış ofisinden aldık. Tek gidiş kişi başı 4.30 Euro ve yolculuk yaklaşık 20 dakika sürüyor. 7.20 Euro’ ya 1.Sınıf bilet önereceklerdir, kesinlikle gerek yok. 24 saat tren var ancak seferler gündüz 10 dakikada bir iken 00:00-06:00 arasında sadece saat başlarında.
.

3. ŞEHİR MERKEZİNDE ULAŞIM
Günlük Kartlar:
Şehir içi ulaşımı için ise 12.5 Euroya GVB firmasının 2 günlük kartlarından satın aldık. Tek günlük 7.5, 3 günlük kart ise 17.5 Euro. Amsterdam’ da aynı hatlarda şehir içi ulaşım hizmeti veren otobüs, tren, metro yada tramvayları işleten Connexxion yada EBS gibi farklı özel firmalar var ve GVB bunlardan en büyüğü, dolayısı ile de en yaygını. Hiç düşünmeden istasyon çıkışında sol çaprazdaki ofislerinden biletinizi temin edebilirsiniz.
I Amsterdam Card:
GVB araçları ile ücretsiz şehir içi ulaşım yanında hediye kanal turu ile Rijksmuseum ve Van Gogh gibi bazı müzelerde yine ücretsiz giriş, bazılarına ise indirim sağlayan kartın fiyatları şöyle:
1 Günlük: 59 Euro
2 Günlük: 74 Euro
3 Günlük: 85 Euro
4 Günlük: 98 Euro
AMSTERDAM’ DA NEREDE NE YENİR ?
Omelegg:
Evet, omletçi : ) De Pijp mahallesindeki mekan da, porsiyonlar da hem göze hem mideye hitap ediyor. Ekmekler harika. Omletler 8 Euro civarı.
De Laatste Kruimel:
Merkezde, Begijnhof Manastırına yakın küçücük bir dükkan. Tüm tatlıları efsane ama o kişler yok mu o kişler : ) Minik minik 3-4 masa dizayn etmişler, yer bulabilirseniz şanslısınız.

Winkel 43:
Mekanın sıradan bir kafe gibi durduğuna bakmayın, Elmalı Turta muhteşem. Tanesi 4 Euro.

Bagels & Beans:
Farklı unlardan simit ekmeklerle yapılan peynirli, yumurtalı, etli, tavuklu yada deniz ürünleri içerikli sandviçler, onların deyimiyle “bagel”. Tabaklar büyük ve soslar başarılı, özellikle kahvaltı için tavsiye ederim. Kahveler de 10 numero !
Vlaams Friteshuis Vleminckx:
Şehrin en ünlü patatesçisi. Biz pek bir numarasını göremedik. Kağıttan külahlarda servis ediyorlar. Küçük boyu 3 Euro.
De Koffieschenkerij:
Amsterdam’ ı tam olarak hissetmek için daha güzel bir mekan olamaz çünkü burası şehrin en eski binası Oude Kerk kilisesinin bir parçası. Avlusu şahane. Kahve ve tatlıları da fena değil.

Da Portage Via:
Anne Frank Evi yakınlarında eliyle açtığı pizzaları, odun ateşinde pişiren orijinal bir mekan. Masa yok; içerde bar tabureleri ve ortak bir masa, dışarıda ise kanala bakan uzun bir bank mevcut. Pizzalar 10 Euro civarı.
AMSTERDAM’ DA GEZİLECEK YERLER
Bu kez şehri uzaktan merkeze doğru, yani güneyden kuzeye arşınladık.
1. VONDELPARK
Daha önceki yazılarımızı okuyanlar şehir parklarına olan zaafımızı bilirler. Bu yüzden Amsterdam gezimizde ilk durağımız Vondelpark oldu. Adını şair Joost van den Vondel’ den alan parkın göbeğinde Vondel’ in bir de heykeli mevcut. Çeşit çeşit su kuşları, su kenarındaki salkım söğütlerin altındaki banklar, spor yapanlar, bisiklete binenler, köpeğini gezdirenler ile park her daim cıvıl cıvıl. Yaz aylarında parktaki açık hava tiyatrosu ev sahipliği yaptığı etkinlikler ile şehrin en popüler yerlerinden.

2. MÜZELER MEYDANI
Vondelparktan çıkınca adının hakkını veren meydan Museumplein’ e geçtik, mesafe yaklaşık 500 m.
Van Gogh Müzesi:
30 yaşında resim yapmaya başlayıp, 1890 yılında 37 yaşındayken kendi hayatına son veren Hollanda’ nın belki de en önemli sanatçısı Van Gogh’ a ait 200 civarında resim ve 500’ e yakın eskizin sergilendiği 5 katlı müze 1973 yılında açılmış. Giriş 2019 yılına kadar 18 Euro, sonrasında ise 19 Euro. 18 yaş ve altı ücretsiz.

Rijksmuseum (Hollanda Ulusal Müzesi):
Avrupa’ nın en önemli müzelerinden biri olarak kabul edilen, Hollanda’ nın ise en çok ziyaret edilen müzesi olan Rijks; 1.000.000’ dan fazla sanat eseri, doküman ve Hollanda tarihine ait diğer esere ev sahipliği yapıyor. Bugünkü binasına 1885 yılında taşınan müze, son olarak 2003-2013 yılları arasında uzun bir restorasyon geçirmiş. Rembrandt’ ın “The Night Watch”, Vermeer’ in “The Milkmaid”, Hals’ un “The Meagre Company”” ve Mauve’ nin “Morning Ride On The Beach” adlı tabloları müzenin en önemli eserleri. Giriş 19 Euro. 18 yaş ve altı burada da ücretsiz.
I Amsterdam Yazısı:
Rijksmuseum önündeki yazı şehrin bir başka sembolü halini almış durumda. Ama Belediye Meclisi tarafından yazının buradan taşınarak şehrin farklı yerlerinde gezdirilmesi konusunda bir karar alınmış. Gittiğinizde yerinde göremezseniz şaşırmayın : )
Ayrıca Stedelijk ve Moco müzeleri de aynı meydanda.

3. HEINEKEN EXPERIENCE
Hollanda’ nın en büyük bira üreticisi Heineken, 1998 yılında yeni fabrikasına geçince şehrin merkezindeki tarihi fabrika müzeye dönüştürülmüş. Müze; 7D tanıtım bölümü, büyük bakır mayalanma tanklarının bulunduğu eski üretim bölümü ve tadım bölümünden oluşuyor. Bunun dışında etrafta biraya dair oyunlar oynayabileceğiniz, firmanın eski ve yeni tv reklamlarını izleyebileceğiniz interaktif ekranlar var. Bilet 18 Euro. Özel ilginiz yoksa pas geçebilirsiniz : )
4. ALBERT CUYP MARKT
Pijp bölgesinde Pazar hariç her gün kurulan bir açık hava pazarı burası. Bit pazarı da denilebilir. Sokak yiyeceklerinden, taze meyvelere, hediyelik eşyalardan, deniz ürünlerine, Hollanda peynirlerinden, kitaplara yada seramik mutfak ürünlerine kadar her şeyi bulabilirsiniz. Bize çok farklı gelmedi ama sıranın çok olduğu bir minibüsten büyükçe bir stroopwafel ve kalabalık başka bir tezgahtan patat (kızartma) denedik.

5. BLOENMARKT (ÇİÇEK PAZARI)
Dam Meydanına 10 dk yürüyüş mesafesindeki Bloenmarkt; Singel Kanalı boyunca kurulu, ülkenin sembollerinden lale başta olmak üzere pek çok çiçeğin tohumunu, soğanını yada olgun halini bulabileceğiniz, aynı zamanda hediyelik eşyaların da satıldığı bir sabit pazar. Her zaman kalabalık, cıvıl cıvıl ve mis kokulu oluyor. Çiçek almayı düşünenler uğrayabilir ayrıca biz magnetlerimizi de buradan satın almıştık. Ekstra Bilgi: Hemen yanında bir Starbucks var : ) Bu arada “Aynı Yıldızın Altında” filminin Amsterdam sahnelerinin çekildiği ev ve bank da buraya 5 dakikalık yürüyüş mesafesinde, ilgililere duyurulur : )
6. BEGIJNHOF
Spui Meydanında bulunan bu manastır bölgesi Brugge yazımızda bahsettiğimiz Begijnhuisje gibi rahibelerin inzivaya çekildikleri bir ibadethane imiş. Meydanın etrafında 47 evden biri siyaha boyanmış tahta ön cephesi ile Amsterdam’ ın en eski evi Het Houten Huis. Bejinhof’ a girişler avlunun büyüklüğü düşünüldüğünde oldukça küçük kalan ahşap rengi bir tahta kapıdan; bulmakta zorluk çekebilirsiniz.

7. DAM MEYDANI
Sıra geldi Amsterdam şehrinin kalbi Dam Meydanına. Seyahatinizin uzunluğuna göre muhtemelen defalarca uğrayacağınız Dam Square, şehir içi ulaşımın da merkezi durumunda. İlk dikkatimi çeken şey meydanda diğer Avrupa şehirlerinde gördüğümüz gibi kafe veya restoran bulunmaması oldu. Sonradan Avrupa’ nın kuzeyinde, güneydekinden farklı olarak meydanların genelde bu şekilde olduğunu öğrendim. Meydanda bulunan önemli yapılar şunlar:
a. Nieuwe Kerk (Yeni Kilise):
15. yy dönemine ait kilise, geçmişi 13. yy’ a dayanan Oude Kerk’ ten sonra inşa edildiğinden bu ad ile anılır. Kraliyet Saray’ ının hemen yanındaki eser altın koro bölmesi, kürsüleri, zemin taşları, freskleri, kilise orgları, mozaik camları ile döneminin öne çıkan tüm mimari ayrıcalıklarına sahip. Günümüzde ibadet için kullanılmayan yapı;önemli sergilere ve bazı kraliyet törenlerine ev sahipliği yapıyor.
b. Kraliyet Sarayı (Koninklijk Paleis):
Koninklijk, Hollanda Kraliyet Ailesine ait 3 Saray’dan biri. Açılışı 1655 yılında yapılmış. Günümüzde yeni yıl resepsiyonu yada resmi gezilerde bulunan misafir devlet yöneticilerinin ağırlanması gibi kraliyet etkinliklerinde kullanılıyormuş. Sarayın çatısındaki kubbede çarklı gemi şeklinde bir rüzgar gülü mevcut ki bu şehrin sembollerinden bir tanesi. Çatıyı süsleyen yeşil heykellerin en ünlüsü ise dünyayı sırtında taşıyan mitolojik Atlas karakteri. Binanın içindeki Citizen’ s Hall’ ın tam 160 m uzunluğundaki mermer zemininde iki dünya haritası mevcut. Giriş 10 Euro.

c. Madame Tussauds Müzesi:
Artık İstanbul’ da bulunan malum balmumu heykel müzesi 1970 yılında, İngiltere’ den sonra Avrupa kıtasında ilk Amsterdam’ da kurulmuş. Bilet online 19.50, gişede 24.50 Euro.
d. Ulusal Anıt:
Anıt İkinci Dünya Savaşında hayatını kaybedenler anısına 1956 yılında inşa edilmiş.Meydanın tam ortasında
8. RED LIGHT DISTRICT
Dam Meydanı ile Centraal Tren İstasyonu arasında kalan De Wallen Mahallesi, nam-ı diğer Red Light District şehrin eğlence merkezi. Red Light District’ in oluşumu limana yanaşan gemicilere hizmet veren tavernalarla başlıyor ve zamanla bölge her türlü eğlencenin merkezi haline geliyor. Amsterdam’ a özgürlükler şehri denmesinin temel nedeni olan yasal uyuşturucuların servis edildiği coffee shoplar ve hayat kadınlarının camekanlarda şov yaptığı evler işte burada. İkisi de çok ilgimizi çekmediğinden fazla bilgi veremeyeceğim, hatta bütün şehirde hissedilen ve marijuana kaynaklı olduğunu öğrendiğimiz kokudan rahatsız olduğumuzu söyleyebilirim.
Ancak semt aynı zamanda şehre özgü bitişik evleri ve kanalları bir arada görebileceğiniz, şehrin en eski yapısı Oude Kerk’ in de içinde bulunduğu tarihi ve kültürel zenginliklere sahip. Geziniz esnasında kahve molası vermek yada karnınızı doyurmak isterseniz De Wallen kafe ve restoran çeşitliliği açısından da zengin bir bölge.

9. OUDE KERK (ESKİ KİLİSE)
Az önce de belirttiğim gibi şehrin en eski yapısı olan kilise 1213 yılında inşa edilmiş. Bina bir mezarlığın üzerine inşa edildiğinden tüm zemin mezar taşları ile kaplı. İçinde izole bir şekilde dua etmek için kullanılan,Fener Rum Patrikhanesindekilere benzer, katlanan tabureli 12 ayrı ahşap bölme ve kilise müziklerinin çalındığı ahşap işçiliği 4 org mevcut.
Şehrin en eski kilisesinin Red Light District’ in tam merkezinde, bazı camekanlı evlerle aynı meydanda olması hatta hemen önünde bir hayat kadını heykelinin bulunmasının nasıl bir tezat oluşturduğunu varın siz düşünün artık : )
10. ANNE FRANK EVİ
Şehirler & Filmler & Kitaplar yazımızda belirttiğimiz gibi Amsterdam’ a gitmeden önce mutlaka “Anne Frank’ in Hatıra Defteri” adlı kitabı okumanızı tavsiye ederim. Bu müze evi, kitabı okuduktan sonra ziyaret ederseniz gezinizin çok daha anlamlı ve özel olacağını garanti ediyorum.
Frank Ailesi, Adolf Hitler iktidara geldikten sonra Hollanda’ ya göçer. Ancak 1942 yılında Almanlar Hollanda’ daki Yahudi halkın da peşine düşünce ailenin reisi Otto Frank’ in iş yerinin bitişiğindeki ek binaya gizlenirler. İş yerinden ek binaya geçiş kapısı bir kütüphane ile gizlenmiştir. Apartmanda Van Pels ailesi ile birlikte toplam 8 kişi, hiç dışarı çıkmadan, Hristiyan dostlarının yardımları ile 2 yıl geçirirler.
Giriş katında Frank’ lerin paylaştığı 2 oda ve binanın tek banyo/tuvaleti, üst katta ise Van Pels’ lerin paylaştığı 2 oda (odalardan biri aynı zamanda ortak mutfak ve yemek odası) ve Anne’ in zaman zaman yalnız kalmak ve ferahlamak için kullandığı çatı katı vardır.
Anne bu 25 ay boyunca günlük tutar. Günlüğü için harcadığı dakikalar küçük kızın özgür hissettiği ve nefes aldığı ender zamanlardır. Ancak 1944 Ağustos’ unda yakalanırlar ve Nazi kamplarına gönderilirler. Savaştan sadece Otto Frank sağ olarak çıkar. Anne ise Bergen – Belsen kampında, 15 yaşında iken, tifodan ölür.
Anne yaşam alanını, hislerini, tüm bireylerin bu küçücük alanda gelişen ilişkilerini o kadar güzel anlatmış ki müzeyi gezerken sanki daha önce orada bulunmuş gibi hissetmekten kendimi alamadım.
Biletler sadece online olarak satılıyor ve kişibaşı 10 Euro, yoğun ilgi nedeniyle mümkün olduğunca erken almakta fayda var.
Diyor ve bir seyhatin daha sonuna geliyoruz : ) Sırada neresi var öğrenmek için takipte kalın…


